Dünyaca ünlü yönetmen Christopher Nolan’ın yeni filmi ‘Oppenheimer’ bugün vizyona girdi. ‘Atom bombasının babası’ olarak bilinen Amerikalı fizikçi Robert Oppenheimer’ın hayat hikayesini anlatan film, sinema severlerin ilgi odağı oldu.

Dünya tarihinin karanlık olaylarına ev sahipliği yapan atom bombasının buluş hikayesini sıkıcı bir biyografi filmindense çarpıcı bir hikayeye dönüştüren yönetmen Nolan, sağlam bir bütçe ve usta oyuncu kadrosuyla filmi izleyenlere sundu.

Oppenheimer’in ‘ölüm oldum’ dediği atom bombasının keşfinin anlatıldığı filmin oyuncu kadrosunda ise Cillian Murphy, Robert Downey Jr., Florence Pugh, Jack Quaid, Matt Damon, Rami Malek, Emily Blunt gibi dünyaca ünlü isimler bulunuyor.

Oppenheimer’ın Hayat Hikayesi

Julius Robert Oppenheimer, 22 Nisan 1904’te ABD’nin New York eyaletinde doğdu. New York’ta tekstil ithal ederek geçimini sağlayan Oppenheimer, Harvard Üniversitesi’ndeki lisans eğitimi sırasında Latince ve Yunanca öğrendi. Fizik ve kimyada kendini geliştiren Oppenheimer, 1925’te mezun olduktan sonra, Lord Ernest Rutherford’un liderliğinde, atomun yapısı üzerine yaptığı öncü çalışmalarla uluslararası bir üne sahip olan Cambridge Üniversitesi’ndeki Cavendish Laboratuvarı’nda araştırma yapmak üzere İngiltere’ye gitti.

1930’larda komünist görüşlerden etkilenen Oppenheimer, 1937 yılında ölen babasından kalan mirası, sol görüşlü çeşitli gruplara maddi destek için kullandı. Komünist partinin birçok üyesiyle düzenli olarak görüşse de partiye katılmadı.

1939’da Polonya’nın Naziler tarafından işgal edilmesiyle, fizikçi olan Albert Einstein, Leo Szilard ve Eugene Wigner  ABD hükümetini uyardı ve Nazilerin nükleer bomba yapacak olurlarsa tüm insanlığı tehdit edebileceğini söyledi.

Bu sıradı Oppenheimer, uranyum-235’in doğal uranyumdan ayrılması için bir süreç aramaya ve böyle bir bomba yapmak için gereken kritik uranyum kütlesini belirlemeye başladı. Ağustos 1942’de ise ABD Ordusu, İngiliz ve ABD’li fizikçilerle birlikte nükleer enerjiyi askeri amaçlar için kullanmanın bir yolunu aramaya başladı.  Bu, Manhattan Projesi’ydi. Araştırma için 1943’te New Mexico, Santa Fe yakınlarındaki Los Alamos platosunu seçti.

16 Temmuz 1945’te New Mexico, Alamogordo yakınlarındaki Trinity Site’daki ilk nükleer patlama  sonuçlandı. Ağustos 1945’te yarattıkları nükleer silahlar ilk kez Hiroşima ve Nagazaki’de kullanıldı.

2. Dünya Savaş’ı sona erdikten sonra Oppenheimer, yeni oluşturulan ABD Atom Enerjisi Komisyonu’nun etkili Genel Danışma Komitesi’nin başkanı oldu.

21 Aralık 1953’te geçmişte komünistlerle işbirliği yapmakla, Sovyet ajanlarının isimlerini geciktirmekle ve hidrojen bombasının inşasına karşı çıkmakla suçlandı. 1954’te, bir güvenlik duruşması ardından  vatana ihanetten suçlu olmadığına karar verildi ancak askeri sırlara erişimi olmaması gerektiği nedeniyle  ABD Atom Enerjisi Komisyonu danışmanı olarak yaptığı görevinden alındı.

Oppenheimer’a, 1965’in sonlarında gırtlak kanseri teşhisi konuldu. Ameliyatı ardından sonuç alamayan Oppenheimer, 1966’nın sonlarında radyasyon tedavisi ve kemoterapi gördü. 15 Şubat 1967’de komaya girdi ve 18 Şubat’ta 62 yaşında Princeton, New Jersey’deki evinde öldü. Geriye ise ‘ölüm oldum’ dediği bir keşif bıraktı. (BHA)